24 Aralık 2012 Pazartesi

ÇOCUK
Bastığın yere dikkat et çocuk
Ayaklarının altında bir kalp duruyor
Yere düşen ekmeği alıp
Öpüp yükseğe koyan biz değil miydik?
Ne zamandır böyle kırıyoruz birbirimizi
Duyarsızlaştırma deneyleri sanki
Bir yerden sonra acımaz sanıyoruz
Ama acıyor çocuk
Bedenin değilse de ruhun acıyor

Ruh kanamaz mı sanıyorsun
Yara almaz mı
Avuçlarına alsan o kalbi
Tekrar atmaya başlamaz mı



23 Aralık 2012 Pazar

HAYAL 
Kar yağıyor...
Camın ardındayım izliyorum
Öyle huzurlu yağıyor ki
Camda kendi siluetime rastlıyorum
İnanamıyorum yedi yaşımı görüşüme

Saçlarımı toplamış annem
Anlaşılan yine bir banyo sonrası
''a la luna'' modeli bu
En sevdiğim...
Kaç tane çocuk oturup yemek programı izler ki
Hep farklı olduğumu söylerlerdi
Bir sebep de buydu belki
Neyse...

Çık, kar topu oyna diyor bana
Halim yok diyorum, yorgunum
Aslında yalan tüm bunlar biliyorum
Çıkarsam dışarıya karın peşi sıra takılıp gidebilirim
Uzaklaşma isteği deniyor buna
Yedi yaşıma söylesem anlar mı beni?

Belki de tutar ellerimden
Birinin ellerimden tutmasına öyle ihtiyacım var ki...




15 Eylül 2012 Cumartesi

                     
FARKINDALIK   KAYBI

Hani bazen insanlar şoka girer de suratına bi tane patlatırlar ya kendine gelsin diye. Yahut uyuyana su atarız, sarsarız, yüksek sesle adını tekrarlarız vs vs. Ya da bu satırları yazarken henüz başıma gelmeyen bir de mezar hadisesi var. Gömüldükten sonra ruh bedene girer ve başını kaldırmanla tahtaya çarpman bir olur.. 'Eyvaaaah' dersin 'Bana eyvahlar olsun' ve o an anlarsın öldüğünü..

Bir süredir bir garip hallerdeyim. Nefes alıyorum, gündelik telaşlarımın peşinde  koşuyorum ama sanki yaşamıyorum da bir başkasının hayatını dışardan seyrediyorum. Varmak istediğim noktaya bir türlü varamıyorum. Denizin ortasındayım, yüzme bilmiyorum ve çırpınıyorum. Önümde uzanan maviliklere bakarken, içimdeki karanlıkta boğuluyorum. Beni boğan deniz değil, yüzemeyişim...

Az önce garip bir duygu sardı dört bir yanımı. Hemen hemen her gün okuduğum bir yazarın köşesini okuyordum yine. Ruhumda zamanın bereketsiz oluşunun huzursuzluğu varken, nasıl adapte oldum okumaya bilmiyorum. İyi ki olmuş, şükür ki oldurulmuş. Sebeplere sarılmanın gerektiği şu zamanda, kendi içimdeki gaflet denizine atılan can simidi gibiydi. Tutunmak istedim, çıkmak, kurtulmak...

Aslında her zamanki gibiydi yazılanlar ama ben nefessizdim ve tek solukta içime çektim. Çektim ve ulaştırdım en izbe dehlizlerime kadar... Şükür dedim, Hu bırakmadı beni.
Şükür dedim, başımı tahtaya vurmadan uyandırdın beni. Ah o tokat ne de şefkatli! 

Gün boyu kulaklarımda çınlayan o söz:
 ''Ölüm; yaşarken biriktirdiklerimizin altında kalmaktır''

                    Selam olsun geceyi ve gündüzü verene
                    Mağfireti üzerime olsun 
                    Aşkı kalbime dolsun
                    Hu! 

24 Temmuz 2012 Salı

Ben'liğime Mersiye

Boşluktandı hepsi...

Gidişinin arkasından düştüğüm

Kör kuyudan.

Sessizliktendi,

Fısıltılarımla bölmek istemediğim

Yahut;

Sensizliktendi.

...ama

Gelsen de

Sen olduğunu anlayamazdım ki...

Karartmışlığımdandı gözlerimi

Kişisel imgelerimle...

Hamuşluğumdandı ; zoraki

Kimse benim dilimi bilmezdi,

Bu benim sürgünümdü,

Tanıyamadığım kendime...

'Ene' den kurtulup

'Hu' diyebilme yolculuğumdu...

'Hu'lasa sevgilim;

Ben senden ve tenden geçeli

Yedi ışık yılı oldu...

20 Temmuz 2012 Cuma

Arınmak

Kulağıma çalınan sesler var bugün ve sanki yüzyıllar ötesinden geliyor..Hammurabi Babilliler'e sesleniyor: 'Bir kimse bir eve girecek delik açarsa, o deliğin önünde ölümle cezalandırılır ve gömülür.' Ürperiyorum haliyle.Sonra başımı çeviriyorum Orta Doğu'ya; 'kısasa kısas' diye gürleyen bir adam hırsızlık yapanın elini kesiyor. Açık olan televizyonun sesiyle kendime geliyorum. Spiker bir yargılanmadan bahsediyor: 'Türk Ceza Kanunu'nun ... maddesine göre...'. İçim daralıyor, refleks hızıyla susturuyorum onu da.

Evet kalbim çok kırık ama bunlar çok acımasız cezalar diyorum kendi kendime.Zihnimde çatışan iki ses, sanki birbirlerini boğazlıyorlar. Biri 'çok haklısın' diğeri de 'kalbini kırdı' diyor. Boş duvarların halini hatrını bakışlarımla sorduktan sonra, gözüm kitaplığa ilişiyor. Bir kitap çağırıyor beni ve adeta 'İkra' diyor, 'cevabın burda..' Biraz bakındıktan sonra nöronlarıma kadar sarsılıyorum. 'Allah'ım, ümmetimi affet, çünkü onlar bilmiyorlar' diye bizim için dua ediyor Rahmet Peygamberi. Onun affediciliği ile akıp gidiyor satırlar.
Düğümlenen boğazımla yutkunma mücadelesi verirken, kalbimdeki kıymıkların çıktığını hissediyorum bir kez daha, bu defa iz bırakmadan... Kainattaki yerim minnacık bir sineğinki kadar etmezken, taşıdığım enaniyete tükürmek istiyorum, belki içimde bi yerdedir diye tükürüğümü yutuyorum:)

Hulasa; bu gece kalbimi, aklımı temizlemek istiyorum. Çünkü bu gece sahur var, Ramazan var, Hak'tan kullarına mağfiret var! Kimseye kin gütmemek, kusurları görmemek (elbette ki kendiminkiler müstesna), bağışlamak gönlümü yıkanları ki Rab da bağışlasın beni..O da bana tüm ışıkların karardığı günde adaletiyle değil rahmetiyle muamele etsin..

Katil Balina bu gece kendi içindeki 'kötüyü' katletmelerde..
Muhabbetle...